Demokrasi: Siyasal denetimin doğrudan doğruya halkın ya da düzenli aralıklarla halkın özgürce seçtiği temsilcilerin elinde bulunduğu, toplumsal ve ekonomik durumu ne olursa olsun bütünvatandaşların eşit sayıldığı yönetim biçimi.

Bu konuyu anlaşılır ve faydalı olarak uygulanır hale getirilmesi yönünde düşünelim. Hiç olmazsa kendimiz ve geleceğimiz için uzun vadeli kafa yoralım.  Aklımızın yettiği zaman dilimi kadarlık bir süreyi değerlendirelim.

Bence; Türkiye birileri tarafından sürekli boş işlerle meşgul edilmekte. Gün geçmiyor ki cambaza baktırılmayalım. Bizlere bilgi verilip kendi yolumuzu çizmemize fırsat tanınmıyor.Hep dışarıdan birileri yönlendiriyor.Adına da demokrasi diyorlar.Demokrasi halkın kendini idare etmesi ise,niçin kendi aklımıza bırakmıyorlar.Cahiliz diye mi korkuyorlar.Eğer öyle ise bizi cahillikten kurtarsınlar.Seçme seçilme yaşını küçültüyorlar.Küçük yaşta ki insanların kanlarının deli deli aktığını bilmiyorlar mı.Geleceğimizi düşünerek eğitimimizle ilgilenilse çok daha yararlı olacaktır.

Seçmen olabilmek için de bir ölçü olmalı. Parmak basarak seçmen olunmamalı. Çevresinde ki komşuları ve ilişkilerimizi bilmeli benim ülkemin seçmeni. Dünyayı tanımalı ve oralarda ki ilişkilerimiz hakkında bilgisi olmalı.  Ülkesini iyi tanımalı. Ülkesi ile komşularının siyasi kültürel ekonomik ilişkileri hakkında bilgisi olmalı. Birçok konuda bilgisi olan insanlarımız kendilerini yönetecek insanlarıda doğru seçebilir. Seçilmek isteyenler de birilerinin aklı ve ağzı ile sahaya inemezler. Vatandaşlarımız da ince eleyip sık dokurlar. Kasetlerle insanlar yönlendirilmesi işe yaramayacağı için, herkes başarıları ile kamuoyu önüne çıkar. Boşu boşuna algı oluşturularak birileri kötülenerek yol yürümeye kimse cesaret edemez. Hayali vaatlerle insanlar yönlendirilemez. İnsanları KANDIRMA projeleri üretenlerde açığa çıkarlar. Toplumda pirim yapamayınca, onlarda faydalı alanlara yönelirler. Hep savunmuşumdur. Yöneticilerin bir kısmı suçlu da, onları seçenlerin hiç mi suçu yok.

Dinimizi ALLAHIN KİTABINDAN öğrenmediğimiz müddetçe, o alanda da çok tuzaklar olduğunu bilemeyiz. Ahlakımızı, sosyal hayat tarzımızı şekillendirip doğru yola getirmek istiyorsak dinimizi KİTAPTAN öğrenmeliyiz. İyice anlayana kadar Kuranı Kerimi okumalıyız. Çünkü OKU diyor. Yabancı misyonerlerin her daim olduğunu unutmayalım. İlkokul mezunu bile olmayan senelerce bu toplumu kandırdı. Yanlış yönlendirdi. Sonra da insanları birbirine kırdırdı. Şimdi de sahibinin kucağında. Okyanus ötesinde. Kim bilir ne şirretlikler planlanıyor ve ezberine veriliyordur. Atalarımız demiş. Ayıdan post olmaz.

Devletlerle ilişkilerimiz çıkar ilişkileri ile yürütülür. Devletlerin boyunduruğu altına girerek ilişkiler sürdürülmez. Sömürgecilik eski de kaldı deniliyordu. Şimdi de içeridekilerle yani işbirlikçilerle işgale devam ediliyor. Bize benzeyenlerle. Dost mu düşman mı olduklarını anlayana kadar iş işten geçmiş oluyor. Bütün sebep CEHALET cahil bırakılmamız. Yıllarca çalışıp birikimlerimizi gelecek neslimize bırakmayı düşünüyoruz da, onlara bırakılacak vatan hususunda hiç mi düşünmüyoruz. Düşünmediğimiz için devletimizin iyi yaptığını da göremiyoruz. Milletimiz için de birliğimizi koruyamıyoruz.

Siyasetçilerin ağızlarından çıkan sözlerle, oluşturulmuş algı ile birbirimize düşman kesiliyoruz. Birbirimizin faydalı faaliyetlerini bile görmezden geliyoruz. Cahilliğimizden dolayı da hem biz hem de ülkemiz kaybediyor. Farkına bile varamıyoruz. Zaten istenen de bu. Bize benzeyenlerin yönlendirmesi ile, cambaza bakıyoruz. Zamanımızı da boş işlerle geçiriyoruz. Taşlarla, kağıtlarla eğlence icat edilmiş. Toplumu olarak bu masumane eğlencelere köle olarak yaşar hale getiriyoruz.

Dini konuyu ALLAH yerine insana soruyor. Genel kültür konularını da ehil insanlara ve bilgi dökümanı kitaplara değil de kahvehanelerdeki rast gele insanlara bırakıyoruz.

Suçlu aynada duruyor iyi bakalım.

Türk’üz o zaman TÜRK gibi düşünüp, TÜRK gibi yaşayalım.

Emir ŞENOL