"Başbuğ için yazı yazmayacak mısın?" dedi bizim deli kız Rabia. "Yazacağım" dedim. Bir bilse üstüne, adına en zor yazı yazılan adamdır Türkeş.

  Türkeş yazılır mı?

 Türkeş nasıl anlatılır?

   Başka Türkeş’i yazacağım.

   Umut Türkeş’i, Işık Türkeş’i Gelecek Türkeş’i!

   1976 yılında tanıdım Türkeş’i, Aksaray’a gelmişti. Kıbrıs çıkartması henüz bitmiş, gürültüsü, endişesi hala devam ediyordu. Ambargolar başlamış, Türkiye yoklukla kıvranıyor, "Almanya ne der, Amerika’ya ayıp oldu" mavralarının havalarda uçuştuğu günler yaşanıyordu. Tüp yok, tuz yok, şeker yok, un yok, ekmek yok öylesine günlerde tanımak nasip oldu…

   Hüsnü Tepe toplayıp getirmişti liseliler ve birkaç tane orta okulluyu. Çatık kaşlı, gür sesli adam. Elimizi uzatsak değecek mesafede yani…

   Tane tane konuşuyor, "Kıbrıs’ı yeniden vatan yaptık, durmamalıydık, devam etmeliydik" diyordu.

   Misak-ı Milli’de eksik kalan yerleri anlatıyor, "Batum, Musul, Kerkük Topraklarımızın içinde olacak" diyordu. Esir Kırımdan bahsediyor, Kırım’ın kurtulacağını söylüyordu. Türkeş’ti bu, kanlı canlı Türkeş. Türkiye’nin çağlar üzerinden çağ atlayarak dünyayı geçeceğini, dünyanın en asil milleti olan Türklerin yeniden Dünyanın en güçlü devleti olacağını söylüyordu. Halbuki bizim almancılar yazın Türkiye’ye geliyor, güzel arabalarıyla fiyaka yaparken "Bizim Almanya" diye başladıkları lafını, bizden bir şey olmaz diye bitiriyorlardı. Süslü kağıtların içindeki çikolatalar da fena değildi. Yani Türkeş "siz dünyaya hükmedeceksiniz" diyordu inatla, ne alakaysa Türkeş’in laflarıyla Almancıların sözlerini karşılaştırıyordum. Bir ara Viyana Bozgununu anlatmaya başladı, Bizans’tan bize bulaşan miskinlik, dedikodu, riyayı anlatırken "kalk!" diyen tok sesi kulaklarımızda patladı. Sonra otur, kalk, otur, kalk, miskinlik Türk’e yakışmıyordu. Komünizm, Faşizm, Emperyalizm baş düşmanımızdı. Miskinliğe, fitneye düştüğümüz için, bu Bizans hastalıkları bulaşmıştı bünyemize.

   Kendime koyduğum ilk yasak miskin olmayacaktım, yetmez hem de uyanık olacaktık.

   Artık ekmek, tuz, sigara, şekerin yokluğu vız gelirdi. Bunlar yoktu ama Türkeş vardı. Vatan kaybetmiş ailelerin çocuklarıydık, vatan kaybettiğimiz için de, cansiperane kurtuluş savaşında savaşmış ailelerin çocukları. Moskofa kin duyuyorduk, moskoftan sonra topraklarımızı işgal eden Rum’a da. Rum’u denize dökerken neyimiz var neyimiz yok onları da kaybetmiş çilelerin çocukları olarak bir daha komünistler vasıtasıyla moskofun esiri olamazdık.

   Komutanımızı, yol başçımızı, Başbuğ’umuzu bulmuştuk. Bu, o adamdı. Dedemin tarifiyle Cesur Adam.

   Rabbim onlarca yıl o büyük komutanın emrinde hemen dizi dibinde, bu asil millete hizmet etmeyi nasip etti. İlk kez şubeye düştüğümde reşit bile değildim. O gün bu gün aynı heyecanla, aynı şevkle, aynı idealistlikle, Türkeş’in yolunda, Türkeş’in yanında, Allah nasip etsin öbür dünyada hemen dizi dibinde olacağız. Türkeş o gün Kıbrıs’ı az bulurken yanına Azerbaycan’ı, Kazakistan’ı, Kırgızistan’ı, Özbekistan’ı, Türkmenistan’ı görüyordu. Onlarca Muhtar Cumhuriyetin bir gün elbet azat olacağını biliyordu. Türkeş ile nasip ötesini yaşadık. İlk Gagavuz’dan canlı haberi benden duydu. Cemiloğlu’nu ilk defa gördüğü zaman yan yanaydık.

   Diğerlerini de, o güzel süreçleri yaşamayı nasip etti Başbuğ Türkeş’e. Cumhuriyetleri de gördü, yaptığı, verdiği emeklerin boşa gitmediğini de. Kafkas liderleri de dizinin dibine geldi, balkanların aslanları da. Umut Adam ektiğini de gördü, biçtiğini de, hasatı da gördü, samanı da.

   Ey Türkeş Yoldaşları! Bu laçka günlere bakıp sakın umutsuzluğa düşmeyin. Karamsarlık asla ruhunuzu sarmasın. Bu günler çabuk geçer. Dandik sokağa çıkma yasakları ile Başbuğ Türkeş’in kabrinin başına gidemedik diye hayıflanmayın.

   6 Türk Cumhurbaşkanı, onlarca muhtar cumhuriyet lideriyle mezarı başında anmalar yapacağız. Çok yakında dünya, dizimizin dibinde bekleyecek. Az kaldı. Çok yakında bir tarafta biz, öte tarafta, dünya hükmümüzü, emrimizi bekler olacak.

   Yeter ki dün sıktığınız sağ yumruklarınızı gevşetmeyin. Dün, sağ yumruklarımız havada, komünizme, faşizme, kapitalizme ve her türlü emperyalizme karşı sallıyorduk ya…

   Gevşetmeyin parmaklarınızı, çok yakın. Yarınlarda kafalarına vurmak için sıkın. Yarınları dün edenlerin yarınları çabuk gelir.

   Umut Adam’ın dizinde yetişenlere umutsuzluk ayıp gelir.

   TANRI TÜRK’Ü KORUSUN VE YÜCELTSİN!