Üniversite yıllarında birlikte omuz omuza mücadele ettiğim bir arkadaşımla başka bir arkadaşımın sosyal medya paylaşımı altında uzunca bir tartışma yaptık. Bu arkadaşım benim eskiden beri AK Parti’yi desteklediğimi iddia etti. Bende hiçbir zaman Ak Partili olmadığımı millet ve devlet lehine gördüğüm her hususta iktidarda kim olursa olsun desteklediğimi anlattım. Ellette kendi bakış açımla.

  Benim ülke lehine gördüğüm bir hususu başka bir arkadaşım ülke alyehine görebilir. Bu arkadaş MHP ve Devlet Bahçeli’nin Ak Partiye sert muhalefet ettiği dönemde benim bundan dolayı MHP ve Bahçeli’yi eleştirdiğimi de iddia etti! Tabii bu kesinlikle doğru değildi. Evet ben 2012-2015 yılları arasına kadar MHP yönetimine muhalefet ettim. Çünkü parti içi muhalefet ile birlikte bir mücadele verdik. Daha önceleride yanlış gördüğüm hususlarda parti yönetimine eleştiri yapmakdan kaçınmazdım. Hatta Ülkü Ocağı Başkanı olduğumda bile mesela Devlet beyin başbakan yardımcısı olduğu dönemde Çin Devlet Başkanına devlet nişani verilmesini MHP ideolojisi üzerinden eleştirmiştim. Yine o dönemde DSP ile hükümet kurulmasını eleştirmiştim. Rahmetli Ali Güngör’ün partiden ihraç edilmesini eleştirmiştim. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün.

   Ancak 2015 öncesi MHP yönetimine yönelik eleştirilerimin ana mihenk noktası MHP yönetiminin CHP’ye yakın bir muhalefet dili üzerinden ülkücülükten daha uzak ulusalcı bir perspektifle polıtıka yapmasına itiraz ediyordum. Eleştirilerimin kaynağı ideolojikdi. Ve ilginçtir MHP yönetimini şimdi İyi Parti’nin izlediği politikaya benzer bir politika izlediği için eleştiriyordum.

 Bir örnek vermek istiyorum:

  MHP Genel Merkez binasının latında büyük bir konferansa salonu vardır. 2008’lerde her hafta Türkiye’nin tanınmış gazeteci, eski siyasetçi, eski diplomat, akademisyenler davet edilir ve parti okulu kapsamında halkada açık konferanslar düzenlenirdi. Rahmetli Süleyman Demirel, Hüsamettin Cindoruk vb. kimseler geldi bende onları orda dinledim. Bir keresinde şimdilerde HDP-PKK çizgisini alenen destekleyen ve MHP’yede düşmanlık eden Ruşen Çakır isimli gazeteci davet edilmişti. O konferansa bende gittim. Ruşen Çakır konuşmasına başlarken mealen; “kendisinin milliyetçiliğe ve MHP ideolojisine çok uzak sosyalist görüşleri savunan ve devrimci gelenekten gelen bir gazeteci olduğunu ve bu bakımdan MHP’den davet alıp burada konferans vermesinin kendisi açısından şaşırtıcı olduğunu” dile getirdi. İşte bu benim içinde çok şaşırtıcıydı. Çünkü bu konferaslar parti okuluna devam eden MHP li gençlere veriliyordu. Ben bu faaliyetlerin ülkücüler arasında da demokrasi ve uzlaşma kültürü yaygınlaşsın gibi bir niyetle yapılmadığını, parti içinde yerleşmiş gizli bir elin ideolojik sapmayı meşrulaştırma girişiminin bir parçası olduğunu ileri sürüyordum.

  Ve ne yazık ki ben haklı çıktım!

  Bu gizli elin faaliyetleri sonucu ulusalcılalaştırılan, kemalistleştirilen ve sosyalistlerle de ittifak kurulabilir dedirtilen bir kesimin MHP tavanında, yerel kadrolarında ve ne yazık ki tabanında vucut bulmasına neden oldu ve İyi Parti buradan doğdu!

  1995’lerde derin güçler MHP içine el attılar ve “Türkçülük Devrimciliktir, Kemalizmdir, Sekülerizmdir gibi ideolojik bombardıman yaptılar. Bu dönemde Ülkücü Hareketin fikir öncüleri unutturuldu/unutuldu!

  Erol Güngör’ler, Dündar Taşer’ler, Nihal Atsız’lar, Galip Erdem’ler yerine eski marksist ve maocu ulusalcılardan Erol Manisali, Erol Mürtecimler vb. kimseler ülkücülerin çok okuduğu ve TV’lerde dinlediği adamlar haline geldi. Bu süreç 2015’lere kadar maalesef artarak devam etti. İşte İyi Parti bu sosyolojinin üzerinde yükseltildi. Benim 2015 yılı öncesi muhalefet ve eleştirimin temel ideolojik ve diyalektik nedeni buydu. Ve bu mücadelem 1994’lerden beri vardı. Ülkücülerin ulusalcılaşma ve Kemalistleşme sapmasına 1994 yıllarından beri yazdığım yazılarla, ülkü ocaklarında verdiğim seminerlerde dikkat çektim. Sürekli bunu yaptım. Beni tanıyanlar bunu bilir.

  İşte 2016’da FETÖ darbe girişimi sonrası sokakta kurulan AKP+MHP ittifakını ki bu ittifak esasen ideolojik olarak milliyetçilik ile muhafazakarların ortak siyasi ve kültürel değerler üzerinde kurulmuş sosyolojik bir ittifaktır. Ve bu ittifak Orta ve Doğu Anadolu sosyolojisinde zaten hep varolan organık bir birliktelikti. Ülkücüler Türkiye’de sınıfsal ve kültürel olarak da CHP sosyolojisi ile çok uzaktır. Böyle bir birliktelik sahici ve organık değil taktiksel olabilirdi. Bu 2007-2014 yılları arasında fiilen denendi ve yaşandı. Bunun siyasi ve sosyolojik sonucu MHP’nin bölünmesine oldu!