Türk'e karşı olan düşmanlık ve fobi gibi duyguları politikaya karıştıran, profesyonellikten çok çok uzak kalan Batı politikasını artık birçok Uluslararası kurumlar da uyguluyor. Bugünlerde Uluslararası Gazeteciler Federasyonu'ndan Türkıyey'le ilgili iftira dolu rapor paylaşmış. Rapora göre en az 67 medya çalışanının cezaevinde bulunduğu Türkiye’yi Meksika ile kıyaslayarak, “Meksika cinayetlerde, Türkiye cezaevlerinde ilk sırada” diye belirtmiş. Bu nasıl bir anlayış? Nasıl bir kavram? Dünyanın hiçbir yerinde gazeteci suç işleyemez diye bir anlayış yok. Hiçbir devletin ana yasası gazetecinin istediği suçu işlemesine izin vermiyor. Kânun herkes için eşittir. Ceza mesleğe göre verilmiyor, işlenen suça göre veriliyor. Neden hapis de olan öğretmenden, memurdan, doktordan kimse konuşmuyor? Zira onlar gazeteciden daha çok maaş alıyor, daha iyi şartlarda yaşıyorlardı. Ama yine de suç işledikleri için ceza çekiyorlar. Bu gibi suçlamalarla, iftiralarla, yalanlarla Türkiye'nin adını kirletmeyi karşısına maksat koyanlar çok kötü yanılıyor. Böyle, haktan, adaletten uzak kararlarla Türkiye'yi sınırlandırmayı kafasına koymuş Türk düşmanlığı Türk iradesi karşısında hiçbir şey yapamayacak.

ABD'nin Ermeni terörcülerine minnet borcu 

   Amerika'yı ne Trump düzelte bildi, ne de Biden düzelte bilecek… Çünkü ABD aynı adaletsizliği savunmaya ve rezilce hakka karşı haksızların yanında olmaya kararlı. Geçen gün Los Angeles mahkemesi, 38 yıl önce öldürülen Türk diplomat Kemal Arıkan'ın katili Ermeni terörist Hampig Sasunyan'ın salıverilmesi ile yine skandal bir karara imza attı. Türkiye'nin Los Angeles Başkonsolosluğunda göre yapan diplomat Kemal Arıkan'ı şehit eden, afsız ömür boyu hapse mahkûm edilmiş caninin tahliyesi adalete duyulan güveni yok etmektir. ABD'nin bu hareketinin tek adı, teröre göz kapamak, terörcülerin amaçlarına ulaşması için onların her yaptığını mübah görmektir. Amerika'nın adalet kavramı işte budur. ABD başka devletlerin iç politikasına karışmak yerine, kendi devletinin farklı eyaletlerinin verdiği insanlığa haykırı kararlarına dikkat etmeli. 30 senedir Hocalı soy kırımı gibi insanlık yoksunlarının akıttıkları kan, aldıkları canlarla ilgili bir yorum yapmayan Amerika mahkemeleri, konu Ermeni'ye gelince neden merhamet abidesi kesiliyor? Hele geçen sene, Azerbaycan kendi topraklarında terörle mücadele ederken, ABD’nin Los Angeles şehrinde yaşayan binlerce Ermeni, geniş çaplı bir yürüyüş düzenleyerek ülke yönetiminden Karabağ’ın bağımsızlığının tanınmasını talep ediyordu. Anlaşılan bu gibi adaletsizliğe göz yumulan Amerika'da ermeni finansmanların yaptıkları karşılığında bir minnet borcu ödemesidir. Amerika ermeni finansmanların minnet borcunu adaletsizliğe ve haksızlığa sığınarak ödüyor. “Demokratik” Amerika'da ermeni finansmanların isteği ile haksızlık kazanıyorsa, Amerika demokrasisi de kendini böylece belli etmiş oluyor…
Teröristin salıverilmesi ile Amerika'nın ermeni finansmanlara olan minnet borcunun ne kadar olduğunu düşünmek zor olmamalı. Bu Türk düşmanlığından kaynaklı bile olsa, insanların hayatını riske atacak kadar insafsızca olmamalıydı… 

Göçmeni salgın gibi görenler Türkiye'ye “işgalci” diye biliyor… 

  Türkiye, bir yandan terörizmin her türlüsüyle kararlı mücadelesini devam ettirirken, bir yandan da BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararı temelinde Suriye ihtilafına siyasi bir çözüm bulunması amacıyla çabalarını sürdürürken Avrupa Parlamentosu Genel Kurulu tarafından Türkiye'ye “işgalci” deniliyorsa, yazıklar olsun böyle adalete, böyle adalet kavramına. Türkiye milyonlarla göçmene kucak açtığında, neredeydi Avrupa Parlamentosuna üye olan Batı devletleri? Uluslararası Birlikler er ya da geç adalete sığınmak zorunda kalacak. Gözleri kapalı finans kaynaklarının sağladığı maddi yardımların diktesi ile adalet bekçisi olunmuyor... Adalet bekçisi olmak için, ilk önce Akdeniz'de göçmen gemilerini bile isteye batıran ülkeler tartışılmalı. Sonra PKK/YPG’nin son dönemde bölgede barış ve istikrarı bozmaya yönelik artan terör saldırıları, DEAŞ’lıların serbest bıraktığı hususlarına değinilmeli. Daha sonra ise milyonlarca göçmeni kendi vatandaşı kadar sahiplenen Türkiye'ye hangi sıfatla "işgalci" deniliyor, bir de bunu sorgulamalılar… İşte, hodri meydan, bakalım Dünya birliği adaleti nasıl savunacak? Gerçeklerden kopuk ve ilgisiz açıklamalar yapanları mı savunacak, ya Türk fobisini bir kenara bırakıp, NATO ve Avrupa’nın sınırlarını da koruyan Türkiye’nin Suriye’de yaptığı katkıların Avrupa için önemini sonunda idrak edecek mi?