TEKNOLOJİ

Whatsapp hayatın ta kendisi oldu! Zararı nedir?

WhatsApp uygulaması, pandemiyle birlikte tamamen hayatların merkezine oturdu. Hem iş, hem özel yaşam, sürekli bildirimlerle kesilen bir gerçeklik halini aldı, özellikle evden çalışanların telefonu sürekli titriyor! Uzmanlar Whatsapp'ın yaşamımızdaki yerini ve aşırı Whatsapp kullanmanın insan zihninde yarattığı tahribatı anlatıyor...

Dijitalleşen dünyayla birlikte artık hem özel yaşantımızda hem de iş hayatımızda Whatsapp uygulaması ciddi bir yer kaplıyor. Buna bir de ‘Whatsapp grupları’ eklenince telefonlarımız adeta susmak bilmiyor. Pandemiyle birlikte artış gösteren bu iletişim yöntemi karşılıklı iletişimi nereye götürüyor? Bizler sanal ortamda gerçekleştirdiğimiz bu iletişimden nasıl etkileniyoruz?

Özellikle salgın sürecinde birçok sektörde evden çalışma yöntemine geçilmesi Whatsapp üzerinden iletişimin de artmasına neden oldu. Aynı zamanda kısıtlamaların da artması yine sosyal yaşantımızı da buradan yürütmemizi sağladı. İletişim Bilimci Yalçın Arı sanal olarak buluşuyor olmanın fiziksel buluşmaların cazibesini azalttığını söylerken Marmara Üniversitesi Dijital İletişim Araştırmacısı Doç. Dr. Ali Murat Kırık Whatsapp gruplarından gelen anlık bildirimlerin sürekli olarak dikkat dağıttığına ve verimliliği düşürdüğüne dikkat çekiyor. Psikolog Özge Öztaşçı ise “İletişim yerine ileti kısmına önem vermeye başladık” diyor.

‘İŞLEVSEL BASİT VE GÖRSEL’

İletişim Bilimci Yalçın Arı Whatsapp uygulamasının işlevselliğine değinerek uygulamanın basit kullanılabilir olmasına dikkat çekiyor. Arı, “Fiziksel olarak daha uzun sürede bitirebileceğimiz konuşmaları, toplantıları bu mecra üzerinden daha kısa sürede yapabiliyoruz. Anlık mesajlaşma için de bu geçerli. Whatsapp demek hız demek. Ve bu diğer birçok sosyal ağ da yok. En azından işlevsellik, basitlik, görsellik açısından yok. İnsanın uzuvlarına hitap edecek bir biçimde yok.” ifadelerini kullandı.

‘YÜZ YÜZE GELDİĞİMİZDE KONUŞACAK BİR ŞEY BULAMIYORUZ’

Whatsapp kullanan bir kişinin an itibariyle üzerine ‘dijital bir tulum' giydiğini aktaran Arı insanın Whatsapp'taki yansımasının kendi gerçek yansımasından uzak olduğu görüşünde. Arı insanların pek çok konuyu Whatsapp üzerinde konuştuğu için yan yana geldiklerinde konuşacak konuları kalmadığını da söylüyor. Arı, “O yüzden ben fiziksel buluşmaların eskiye göre daha kısa sürdüğünü düşünüyorum.” değerlendirmesinde bulunuyor.

‘FARKLI DUVAR KAĞIDI YANLIŞ MESAJ GÖNDERİMİNİ AZALTABİLİR’

Gün içerisinde Whatsapp grupları da dahil aynı anda birçok kişiyle iletişim kuruyoruz. Bu da yanlış kişilere mesaj göndermemize neden olabiliyor. Whatsapp bu konuda önlem almak amacıyla önce mesajlar için ‘herkesten sil' uygulamasını devreye soktu. Şimdi de diğer bir yöntem olarak her konuşma penceresi için farklı bir duvar kağıdı kullanılacak. Bu yöntemin yanlış mesaj gönderimini azaltacağını ama tam olarak engellemeyeceğini söyleyen İletişim Bilimci Yalçın Arı “İnsanların zamanla bu yeni ara yüze ve renkliliğe de adapte olacağını düşünüyorum. Yanlış mesajı tamamen engellememesinin nedeni biz internetteyken sanki hayatın içindeymişcesine gömülüyoruz. Anlık olarak odaklanıyoruz ki tek düşündüğümüz şey karşısındakine anlık olarak mesaj atmak. Kime attığımızın bir önemi yok. O yüzden alttaki ve üstteki kişi çoğu kez karışabiliyor. Karışmaya devam edecek. Bu yeni uygulamanın biraz gençleri Whatapp’a çekmek için bir taktik olduğunu, renkli bir Whatsapp’ın gençlerin ilgisini çekeceğini düşünüyorum.” açıklamasında bulundu.

‘GRUP YAZIŞMALARINDAKİ KRİZLER'

Vatandaşların hayatlarındaki birçok işi Whatsapp üzerinden halledebiliyor olmaları dijital bir bağımlılığa da neden oldu. Whatsapp üzerinden neredeyse tüm iletişimimiz sağlıyor olmak davranış biçimlerimizde de değişikliğe neden oldu. İletişim Bilimci Yalçın Arı “Artık daha fazla yazıyoruz. İletişimimiz daha çok yazı üzerinden. Bu da yanlış anlamaları artırdı.” dedi.

Anlık olarak biriyle yazışmanın iletişim krizlerine neden olabildiğini aktaran Arı, “Bu yüzden birçok insan küsüyor, kırılıyor, ilişkiler bitiyor. İnsanlar işlerinden oluyor. Özellikle grup yazışmalarında krizler daha fazla oluyor. Birçok farklı statüden insan aynı grupta yer alıyor ya da arkadaşlık gruplarında da birinin söylediği şeyi bir başkası üzerine alabiliyor. Sanal olarak birçok şeyi yapabiliyor olmak fiziksel buluşmaların cazibesini azalttı bence. Buna uzun vadede ihtiyacımız olacak. Bunun acısını hissetmeye başladık. Ama yine de daha tam olarak neyi kaybettiğimizin bence farkında değiliz.” şeklinde sözlerini noktaladı.

‘GRUPLARDAN GELEN BİLDİRİM DİKKAT DAĞINIKLIĞINA NEDEN OLUYOR’

Whatsapp grupları artık iletişimin kaçınılmaz bir parçası haline geldi. İş hayatımızda ve özel yaşantımızda gruplardan gelen bildirim seslerinde telefondan başımızı kaldıramaz olduk. “Artık her işimizi dijital ortamda gerçekleştiriyoruz. Bu durum ister istemez dijital bağımlı olmamıza sebebiyet verdi.” diyen Dijital İletişim Araştırmacısı Doç. Dr. Ali Murat Kırık, sözlerine şu şekilde devam etti: “Whatsapp gruplarından gelen anlık bildirimler sürekli olarak dikkatimizin dağılmasına, iş verimliliğimizin düşmesine sebebiyet verdi. Bunun çözümü Whatsapp gruplarını sessize almak ve mesajları okumak için belirli bir saat belirlemek. Zaten acil durumlarda vatandaşlar sesli arama ile iletişim sağlayabiliyorlar. Bu şekilde hem verimlilik artırılabilir hem de zamandan tasarruf edilebilir. Aynı şeyi dersler esnasında öğrenciler de yapmalı.” açıklamasında bulundu.

İLETİŞİM KISMINI UNUTUP İLETİ KISMINA YÖNELDİK

Whatsapp gibi uygulamalarda gerçekleştirilen iletişim nedeniyle vatandaşlarda kalıcı değişiklikler de meydana gelmeye başladı. Sık sık kullanılan sanal ortamdan haberleşme nedeniyle eski iletişim alışkanlıklarımızda değişiklikler oluştu. Psikolog Özge Öztaşçı, “İnsan bir duruma veya olaya ne kadar çok maruz kalırsa davranışlarında o denli kalıcı değişimler oluşur” diyor. Whatsapp uygulamasının günlük hayatın bir parçası haline geldiğini kaydeden Öztaşçı “Artık telefonla aramak yerine ses kaydı atmakla yetiniyoruz. Konuşurken karşımızdakiyle iletişime girmeye bile üşenir olduk. İletişim kısmını unutup, ileti kısmına önem vermeye başladık” ifadelerini kullanıyor.

ʻʻ

Artık telefonla aramak yerine ses kaydı atmakla yetiniyoruz. Konuşurken karşımızdakiyle iletişime girmeye bile üşenir olduk. İletişim kısmını unutup, ileti kısmına önem vermeye başladık

Psikolog Özge Öztaşçı

“SARILMAK YERİNE ÜZGÜN EMOJİ GÖNDERİYORUZ”

Yüz yüze iletişimin önemi vurgulayan Öztaşçı iletişimle ilgili çıkmazlarımızı şöyle özetliyor: “Artık karşımızdakilerin düşünceleri ve tepkileri yerine iletimizin gidip gitmediği daha önemli oldu. Aslında pandemi süreci de bunu kalıcı hale getirdi. Birebir iletişimde duyduğumuz insan sesleri yerine ileti seslerini koyduk. Bu da iletişim kalitesinin düşmesine neden oldu. Yüz ifadeleri, tonlamalar beden dili de bir iletişim aracı sayılırken, karşımızdaki kişiyi yalnızca bir metinden ya da emojilerden tahlil etmeye çalışıyoruz. Yüz ifadelerimizin yerini emojiler aldı. Artık üzülen bir yakınımıza sarılıp onunla birlikte üzülmek yerine, yalnızca üzgün emoji gönderiyoruz.”

SORUNLARA YOL AÇIYOR

Sanal ortamda gerçekleştirdiğimiz iletişimin kalitesizliği nedeniyle, duygularını tam anlamıyla ifade edemeyen vatandaşlarda bazı sorunlar baş gösteriyor. Bu sorunların nedenine değinen Öztaşçı “İnsanoğlu her saniye çok fazla ve karmaşık duygularla yoğruluyor. Üzgünken bile sadece üzgün değiliz, bilinç tarafında onlarca karmaşık duygu yatıyor ve biz bu duyguları yalnızca bir emojiyle göstermeye çalışıyoruz. Birçok duyguyu tek bir emoji ifade etmeye çalışmak kişinin içe çekilmeye ve duyguları bastırmasına neden oluyor. Kısacası kendini birebir etkileşim yoluyla ifade etmeye fırsat bulamayan kişiler gitgide daha çok yalnızlaşıyor ve içine kapanıyor. Bu durum da sosyal anksiyete, depresyon, agresyon, anksiyete bozukluğu gibi insanın yaşam kalitesini düşüren sorunlara yol açıyor” değerlendirmesini yapıyor.

“ODAKLANMAK İÇİN DAHA FAZLA EFOR SARFEDİYORUZ”

Sürekli dışarıdan gelen uyarılara yanıt verme isteğinin verimliliği düşürdüğünü söyleyen Öztaşçı “Kişilerden veya gruplardan gelen mesajlar bir işi yaparken asıl odağımızın kaymasına ve dikkat merkezimizin telefona yönelmesine neden oluyor. Çocuk ya da yetişkin bireylerin sürekli dikkatini dağıtan uyaranlara karşın verimli bir çalışma sağlayamayacağı bir gerçek. Bu durumda günümüz modern insanının odaklanmak için harcadığı eforun 50 sene önce yaşamış birine göre onlarca kat fazla olduğunu söylemek yanlış olmaz.” sözlerini kaydediyor.