Birleşik Krallık’ın başkenti Londra’da Çin Komünist Parti (ÇKP) yönetiminin, Doğu Türkistan’daki soykırım uygulamaları için yargılanmak üzere kurulan Uygur Soykırım Mahkemesi’nde ilk duruşma devam ediyor. 4 Haziran 2021’de başlayan mahkemede Doğu Türkistan’daki Çin zulmünün detayları, raporlar ve kamp şahitlerinin beyanları mahkeme heyetine aktarılıyor.

Çin’den kaçarak başta Türkiye olmak üzere çeşitli ülkelere sığınan Uygur Türkleri, Doğu Türkistan’da Çinli yetkililer tarafından kendilerine yönelik işkenceleri ve kürtaja zorlandıklarını, Londra’da kurulan “Uygur Soykırım Mahkemesi”nde anlatmayı sürdürüyorlar. Londra’da Pekin’in Uygurlar’a karşı eylemlerinin soykırım teşkil edip etmediğini soruşturan ve resmiyeti olmayan “Bağımsız Halk Mahkemesi”nde 4 Haziran 2021’de başlayan ilk duruşma, 8 Haziran tarihine kadar devam edecek.

Söz konusu mahkemeye Çin zulmünün tanıkları bizzat gelerek ifade verirken, video konferans aracılığıyla da ifade verildiği belirtiliyor. 30’a yakın mağdurun ifadesinin alınması beklenen mahkemede dinlenecekler arasında; 6,5 aylık hamileyken kürtaja zorlandığını söyleyen bir kadın, çok sert doğum kontrol politikaları olduğunu anlatan eski bir doktor ve cezaevindeyken Çinli yetkililer tarafından gece gündüz işkence gördüğünü söyleyen eski bir mahkum da bulunuyor.

TANINMIŞ İNSAN HAKLARI AVUKATI GEOFFREY NİCE MAHKEME BAŞKANI

O ülke, Filistin'i devlet olarak tanıdı O ülke, Filistin'i devlet olarak tanıdı

Söz konusu mahkemeye, daha önce savaş suçlarıyla itham edilen eski Sırbistan Cumhurbaşkanı Slobodan Miloseviç’in yargılama sürecini yönetmiş ve Uluslararası Ceza Mahkemesi ile birlikte çalışmış olan tanınmış insan hakları avukatı Geoffrey Nice başkanlık ediyor

Mahkemenin vereceği kararın herhangi bir hükumet açısından bağlayıcılığı olmasa da, Doğu Türkistan’daki Çin zulmüne ilişkin delillerin kamuoyuna açık şekilde gündeme gelmesinin uluslararası toplumu atılacak adımlar konusunda zorlaması bekleniyor.

“Uygur Soykırım Mahkemesi”nin Başkan Yardımcısı Nick Vetch, eylül ayına kadar kadar toplanacak delillerle ve halihazırda birikmiş olan binlerce sayfa belgeye dayanarak ortaya konulan çalışmanın tarafsız olacağını söyledi. Vetch AFP’ye (Agence France-Presse) verdiği demeçte, oluşturulacak çalışmanın kanıta dayalı olacağını söyleyerek “Çin’i bize elindeki tüm kanıtları sunmaya davet ettik. Henüz bir şey almadık” dedi. Söz konusu mahkeme, uluslararası toplumu Çin’e karşı harekete geçmeye çağıran sürgündeki Uygurların talebiyle kuruldu.

Mahkemeye başkanlık eden Avukat Geoffrey Nice, şimdiye kadar soykırım açıklamalarının Çin hükümetinin politikalarının arkasındaki niyetlere dair sınırlı delil analiziyle yapıldığını ifade etti. Bilindiği gibi 2020 Nisan ayında Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Hollanda, Belçika ve Kanada’nın ardından, Pekin’in Uygurlar’a yönelik politikalarının soykırım ve insanlığa karşı suç teşkil ettiğini belirtmiş, Birleşik Krallık yönetiminden de benzer açıklamalar gelmişti.

MAHKEME GÜVENLİĞİ İÇİN ÜST DÜZEY ÖNLEMLER

Birkaç ülkeden Çin’in Uygurlara yönelik baskı politikası sebebiyle aldığı kararların ardından Mart 2021’de, Çin hakkında sözde yalan ve dezenformasyon yaydığı gerekçesiyle Pekin tarafından yaptırım listesine alınan dokuz İngiliz vatandaşından biri Geoffrey Nice olmuştu. Avukat Nice çekinmediğini ancak yaptırımların bazı katılımcıların mahkemeden çekilmesiyle sonuçlandığını söyleyerek mahkemenin kuruluş sürecine katılanların da siber saldırılara hedef olduklarını belirtti. Oturuma ücretsiz katılım imkanı veren yaklaşık 500 biletin sahte e-mail adresleri tarafından ayırtılması nedeniyle mahkemede üst düzey güvenlik önlemlerinin alındığı bildirildi.

Çin yönetimi mahkemenin Çin karşıtı güçler tarafından kurulduğunu iddia etmeye devam ediyor.

İSMAİL CENGİZ: “ÇİN YÖNETİMİ, BÖLGEDE HUZUR VE İSTİKRARI SAĞLAMALI”

Sürgündeki Doğu Türkistan Hükumeti’nin Başbakanı İsmail Cengiz; mahkemeyle ilgili olarak şu açıklamada bulundu: “Londra’da kurulan bu Mahkemenin resmi hukuki bir yaptırım gücü olmamakla birlikte, Çin Yönetimi bu girişimi bir uyarı olarak kabul etmelidir. Pekin yönetimini; Doğu Türkistan bölgesinde yoğunlaşan insan hakları ihlallerine son vermeye; Sözde eğitim merkezi adı verilen ceza ve toplama kamplarını kapatmaya, Diasporadaki Uygurların (Kazak, Kırgız, Özbek, Türkmen, Nogay ve Tatarların) yakınları ile iletişim kurmasına ve görüşmelerine izin vermeye; Dini inançlara ve milli ritüellere getirilen yasak ve kısıtlamaları kaldırmaya; Yargısız infazlara, ırk ayrımcılığına son vermeye ve etnik haklara saygı göstermeye davet ediyoruz.”