İsrail'de Mossad karargahı yakınında saldırı! İsrail'de Mossad karargahı yakınında saldırı!

Türkiye'de doğmuş bir Yahudi olan ve Yahudilerin sesi olmak için Avlaremoz'u kuran ekipten Avi Haligua, İsrail hakkında konuştu.

CNN TÜRK’ten Aybike Coşkun’a açıklamalarda bulunan Avi Haligua, soruları cevapladı:

İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının ardından siz de İsrail dışında yaşayan pek çok Yahudi ile röportajlar yaptınız diye biliyorum. Bize o röportajlardan, İsrail dışında yaşayan Yahudilerin ne düşündüğünden, bu konu hakkında hangi fikirlere sahip olduğundan biraz bahseder misiniz?

Pek çok çeşitli ve pek çok değişik ses aldık. Bunların bir kısmı daha İsrail'in yanında Siyonist kanatta yer alan Yahudilerdir. Bir kısmı olan biteni daha insani bir çerçeveden görüyordu. Bir kısmı daha politik bir geçmişten geldiği için daha fazla aktif olarak Filistin'in yanında yer almayı tercih ediyordu röportaj yaptığımız insanların. Yayınladığımız röportajlar aslında bütünde tam da Türkiyeli Yahudi toplumunun kendi içindeki tartışmaları yansıtıyor. Türkiyeli Yahudi toplumunun bir kısmı İsrail'i ikinci bir vatan, güvenli bir yer olarak görürken, bir kısmı ise bir etnik devlet olarak bu şekilde var olmasının doğru olmadığını düşünüyor. Bu tartışmaları da zaten okuduysanız röportajları içinde görebilmek mümkündü. Şahsen benim bazılarıyla anlaştığımı bazen bazılarıyla çok anlaşamadığımı söyleyebilirim.

Yahudi olduğunuz için önyargıyla yaklaşılırken, İsrail tarafından da kendinden nefret eden Yahudi olarak adlandırılıyorsunuz. Peki ben biraz da 7 Ekim'in ardından İsrail dışında yaşayan bir Yahudi olmak ne demek, nasıl hissettirir bunun hakkında konuşmak istiyorum.

7 Ekim saldırıları öncelikle hiçbir şeyin miladı değil. Tabii böyle bakmak gerekiyor. Çünkü tarihlerin nereden başladığı her şeyi de biraz belirliyor. 7 Ekim'de olanlar daha önce İsrail'in yaptığı bir sürü saldırının sonucunda oldu. Kabul edilebilir mi? Bence kabul edilebilir değil. Korkunç bir şiddet içeriyordu. 7 Ekim'deki saldırılarda sivillere yönelikti ve yüzlerce insanın ölümüyle veya kaçırılmasıyla sonuçlandı. Bu politik olarak benim çok başarılı bulabileceğim bir eylemlilik türü değil. Ama olaylar 7 Ekim'de başlamadı. Bir işgalden bahsediyoruz ve bir işgal ordusuna karşı verilmiş bir tepkiden bahsediyoruz. O yüzden çok karışık. İsrail, Filistin'le ilgili olan her şey gibi bu da çok kompleks ve çok çeşitli açıdan bakılabilecek bir süreç oldu. Siyonist olmayan ve İsrail'in bu saldırılarını desteklemediği gibi karşısında olan bir insan olarak şunu söyleyebilirim. Hiç kolay değil. Hem kendi cemaatin içinde çok fazla tartışma olan bir yerdeyiz. Sadece Türkiyeli cemaatlerin değil, aslında dünyadaki hemen hemen tüm Yahudi cemaatleri için geçerli bu. Bir kısım insan daha etnik temelli bir bakış açısı ile bakıyor dünyaya ve gördüğü şeyi bizden ya da bizden değil olarak görüyor. Bir kısım insan daha insan hakları temelli bakıyor ve olan bitenin kabul edilemez olduğunu düşünüyor. O yüzden bu tartışmalar büyük ihtimalle devam edecek. Tabii benim şahsen gönlüm savaşın acilen durmasından yana. Ateşkesin ilan edilmesinden ve insanların ölmesinin artık bir sona ermesinden yana. Öncelikle. Bunun ardından da mektupta da belirttiğimiz gibi Filistinlilerin haklarını teslim edilmesi çok değerli. Filistinlilerin evlerine dönebilmesi çok değerli. Bunun gerçekleşebileceği koşullar üzerine konuşmak ve çalışmak gerekiyor.'

Tabii ki zor pozisyon. Çünkü kendi ailelerimizin içinde bunu tartışmak durumundayız. Kuşaklar arasında ciddi farklar var bakış açısıyla ilgili İsrail'e. Bunların hepsi ağır yükler. Ama bu yüklerden öte açıkçası İsrail'in suçlarıyla ilgili. Ben bir Yahudi olarak sadece adımın karıştırılmasına memnun değilim. Ama maalesef zaten devlet güçleri böyle şeyleri yapmakta çok mahir. Kendilerine kalkan etmekte din olsun, iman olsun, çoluk olsun, çocuk olsun, millet olsun hepsini çok rahat yapıyorlar. İsrail'de bundan muzdarip başka bir ülke. Tek farkı sanırım bunu çok ağır bir propagandayla yapıyor ve büyük bir destek alıyormuş gibi de bir his üretebilmek ile ilgili de bayağı başarılı son otuz sene içinde. Ben İsrail vatandaşı değilim. İsrail'le herhangi bir ilişkim yok. O yüzden İsrail'in yaptıkları da beni bağlamıyor. Herhangi bir devletin herhangi bir dinin sahibi olduğunu iddia etmesi buna sahip olduğu anlamına gelmiyor. Zaten tartışmanın büyük bir kısmı, Bizim cemaat içindeki tartışmalarımız da bu. Siyonist olmakla Yahudi olmak aynı şey değil. İnsanların bir kısmı İsrail'e destek diyebilirler. İsrail'i güvenli bir yer olarak görebilirler. İkinci Dünya Savaşı sonrasında yaşanan soykırım vesaire ile ilgili bir kısım insan böyle hislere sahipler. Bunu anlayabiliyorum. Ama bu benim bunu desteklediğim ya da bundan sorumlu olduğum anlamına gelmiyor. Benim baktığım yerden. Çünkü bunu bu şekilde yapmaya başladığımız zaman zaten Siyonist tezi kabul etmiş oluyoruz. İsrail'le Yahudilerin eşdeğer olduğunu söylüyoruz ki böyle bir şey yok.

Kuzey Amerika'da yaşayan bir Yahudi olarak söyleyebileceğim, bununla ilgili burada çok ciddi yakınmalar var. Aslında desteklemeyen çok büyük kitleler var. İsrail'i ya da İsrail'in politikalarını, işgalini vesaire. Sanırım bir çok şeyin önümüzdeki dönemde daha hızlı değiştiğini görüyor olacağız diye düşünüyorum. Çünkü olan bitenin ağırlığı İsrail'le ilgili pozisyon almayı ya da pozisyon alıyorsa bile insanların sessiz kalmasını artık zorlaştırıyor. Umarım çok yakın zamanda bir barış görürüz.'

Editör: Haber Merkezi