Aslında yeniden başlamıyoruz. Mecburiyetlerden ara verdiğimiz yayınlarımıza, ilk fırsat bulduğumuz yerden hazırlıklarımızı yeniden gözden geçirerek ve Haber Hergün'e ihtiyaç olduğuna inandığımız için devam ediyoruz.

   Türkiye’nin gündeminde, içerde Covid, ekonomik sıkıntılar; dışarıda Azerbaycan, hallolmuş gibi görünse de Kıbrıs ve iki ay sonra seçimleri yenilenecek Kırgızistan, Akdeniz’de Mavi Vatan ve Libya bu problemlerin tarafı gözüken Yunanistan gündemlerini yaşıyoruz.

   Bugün Covid ve ekonomik sıkıntıları bir tarafta bırakarak dış gündemi değerlendirmeyi deneyelim.

   Türkiye’nin yaşadıkları yeni, görülmemiş vakalar değil. Coğrafya kaderdir denir ya işte tam da kaderimizi yaşıyoruz. İki dünya savaşıyla yok edilememiş Türk milletinin 90 sonrası açılmış Türk Dünyası coğrafyasıyla, lehte ve aleyhte oluşmuş vaziyetlerine karşı biraz da hazırlıksız yakalanmanın getirdiği 30 yıllık problemleri de üst üste koyarak millet ve devlet olarak pozisyon almaya çalışıyoruz. Tabi bu geçen 30 yıllık süreçte tüm coğrafyada Fetö kahpesinin oluşturduğu problemler de meseleleri biraz daha karmaşık kılıyor çözümü bir bu kadar daha zor hale getiriyor.

   Türkiye’nin bu gün yapması gerekenleri, tüm bu coğrafyada yaşayıp yapması gerekenleri yapamayarak, yok olan halkların ve devletlerin tarihlerini iyi analiz edebilirseniz yapmanız gerekenler önünüze dökülüyor. Anadoluda yaşıyorsanız, karadenizde güçlü olup karadenizin diğer kıyısında müttefiklerinizi oluşturacaksınız, Akdeniz de muhakkak güçlü olacaksınız. Dostlarınıza güven, düşmanlarınıza korku verecek donanmanız, hava kuvvetleriniz ve kara kuvvetleriniz olacak; yetmez her an da müdahaleye hazır tutulacak. Peki, tüm bunlar yeter mi? Hayır.

   Selçuklu'nun, Osmanlı'nın, cumhuriyet kurulduğundan beri devlet merkezlerinin başlarına bela olan şark meselesi, diye tarif edilen meselenizi veya meselelerinizi halletmiş olacaksınız. Peki, bunların hepsini çözmüş olmak coğrafyada yaşamaya, ayakta kalmaya yeter mi? Hayır, ne yazık ki yetmez. Tüm bunları yaparken medeniyet iddianızı ortaya koymak zorundasınız; ilimde, teknikte ve fen ilimlerinde de dünyanın diğer milletleri ve devletleriyle yarışır durumda olacaksınız. Peki, bunları da yaparsak yeter mi? Ne yazık ki hayır. Yetmez.

   Oluşturduğumuz ilimi, feni, sanayiye dönüştürüp oluşturduğumuz mamülleri de pazarlara sunmak, bu pazarlarda rekabet eder halde olmak zorundasınız. Tabi tüm bunları yaparken Balkanlar'da da soydaşlarınızla, akrabalarınızla iletişiminizi ve ilişki sonucunda ortaya çıkan hukuku da taşımak zorundasınız.

   Bu da yetmez; tarihi süreç sonucunda temaslarınız olan, bağlarınız olan diğer topluluklarda da dostluklar, müttefikliğe dayanan ittifaklar yapmanız ve oluşturduğunuz ittifakları en üst seviye çıkarmak zorunluluğunuz vardır.

    Yani Türkiye’yi bir ve bütün tutacak, dünyanın bugün gelişmiş ülkeleriyle baş edeceksiniz. Asya'da; Azerbaycan, Gürcistan, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistanla bütünleşeceksiniz. Tacikistan ve Afganistan’ın medeniyet ve refah seviyesini yükseltmek için gayret göstereceksiniz. Karadeniz’de; Ukrayna ve Romanya ile ilişkilerinizi güvene dayalı en üst seviyeye çıkaracaksınız. Macaristanla ilişkilerinizi en üst seviyeye çıkaracaksınız. Dağılmış Yugoslavya’dan çıkan devletlerle de ilişkinizi üst seviyede tutacaksınız. Bu arada Arnavutluk'u da unutmamak lazım, Arnavutluk'u da kendi ekonomik ve kültür dairenizde tutacaksınız.

Zor iş değil mi?     

   Zor işleri zor milletler becerir. Bu sayılan unsurların büyük bölümünü becerdiğimiz için 3 devlet değiştirsek de arada onlarca beylik oluştursak da 1000 yılı aşkın süredir devletli olarak bu coğrafyada yaşıyoruz.

    Binlerce yıl daha yaşamak inadıyla yeniden Merhaba.