ÖNCE İNSAN OLMAK

    

   ’’Ey iman edenler. Şeytanın adımlarını takip etmeyin. Kim şeytanın adımlarını takip ederse, şunu bilsin ki o, edepsizlikleri ve kötülüğü emreder. Eğer üstünüzde Allah'ın lütuf ve merhameti olmasaydı, içinizden hiçbir kimse temize çıkmazdı. Fakat Allah, dilediğini arındırır. Allah işitir ve bilir’’.Nur-21

   Soran sorgulayan ve cevaplarını bulan insanlar yetiştirdiğimiz gün her şey yoluna girecektir. Ben bazı sorular hazırladım. Hazırladığım soruları kendim araştırarak cevaplandırmaya çalıştım. Araştırma yaparken de birilerinin emir eri olmak yerine  farklı farklı kişi ve kaynaklar inceledim.

   Öncelikle mutlak inanacağım güç ne olmalı dedim. Yaradılışın hikmeti. Bu kadar bilinmeyenlerin dolu olduğu alemin sahibi olmalıdır diye düşündüm. Canlıların, cansızların ve her şeyin yaratıcısı. Cevabı ALLAH. Kaynak olarak Kuranı Kerimi buldum ve onu defalarca içime sindirerek, anlayacağım dil ile okudum.

   Allah’ın emirleri dururken yine Allah’ın kulu olan hiçbir özelliği olmayan insanlara inanmamayı öğrendim. Yani TÜRKÇE okudum. Türk gibi düşündüm. İlahiyatçıları dinledim. Neden ilahiyatçılar derseniz. Çünkü hepimiz çocuklarımızı çok okutup iş güç sahibi yapmak için uğraşıyoruz. Yani ne kadar çok okurlarsa o kadar kazançlı olacaklarını biliyoruz. O sebepten çok okuyup bilgi denizinden yüklenenlerin sözlerine ağırlık veriyorum her zaman. Allah’a inanmak ve dediklerini yapmak için, şekil değil de iman ve inanç olması gerektiğine öğrendim. İmanın şekli yönünü zaten Peygamberimize Cebrail aracılığıyla göstermiş. O sebepten şekil yerine imanın kalpten gelmesi gerektiğine inandım.  Yaratılmışlığın hikmetini yavaş yavaş anlamaya başladım. Aracısız  inanıp yaşanması gerektiği ortaya çıktı. İnsan olarak neler yapmam gerektiğini sordum kendime.

   Önce insan vatandaş, baba, anne, çalışan, amir, memur, devlet adamı olarak değişik görevlerde ve konumlarda değerlendirdim kendimi.

   İyi bir vatandaş olmanın gerekliliğini ve sorumluluklarını araştırdım. Seçme seçilme hak ve hukukum olduğu ortaya çıktı. Kimi seçmeliyim? Seçerken nelere dikkat etmeliyim. Küçücük menfaattim için herkesi sıkıntıya sokacak şekil de tercihte bulunursam, kul hakkı yemiş olur muyum? Komşusu açken tok yatan bizden değildir anlayışı ile tok yatmanın mesuliyetini öğrendim. İnsanları kandırmak için ya da yanlış bilgi vermek için aldatmanın, kandırmanın çok büyük günah olduğunu, cemiyet içinde de çok ayıp olduğunu öğrendim.

   Allah ile aldatmanın olmaması gerektiğini öğrendim. Seçilirsem kime ve nasıl hizmet etmeliyim. İyi bir vatandaşın aynı zamanda iyi bir insan olduğu ortaya çıktı. Milleti idare etmenin aslında çok kolay olduğunu ama bunun da niyete bağlı olduğunu öğrendim.

   Yönetici olmanın ateşten gömlek olduğunu öğrendim. Kendi çocuğumun çıkarından önce diğer vatandaşların çocuklarının ihtiyaçlarının düşünülmesi gerektiğini öğrendim. Çiftçinin bu ülke için çalıştığını, işçinin bu ülke için çalıştığını, memurun bu ülke için çalıştığını öğrendim. Bunları iyi idare edemeyen yöneticiler yüzünden kargaşanın çıktığını gördüm. Üniversite öğrencilerine istidam alanı açacak olanların devleti idare edenlerin görevleri arasında olduğunu öğrendim.

   Devletin iç ve dış güvenliğini sağlayacak olan ordunun, ordu mensuplarının Anadolu insanlarından olduğunu öğrendim. Görevlerini tam yapamayan devlet çalışanlarının yüz kızartıcı suç işleyenlerden olmaması gerektiğini öğrendim. Devlet adına millet için çalışanların tertemiz insanlardan oluşması gerektiğini öğrendim. Sizde bu konular hakkında kendinize sorular sorup cevaplarını bulursanız o zaman Türkiye rahata huzura kavuşacaktır. İnsan olarak bizlerde mutlu olacağız. Çünkü kısmi mutluluk olmaz. Azınlık mutluluğu olmaz. Olur diyen varsa dünyanın gidişatı ortada.

   Güçlü azınlığın, güçsüz çoğunluğa tahakkümü. Adı da demokrasi. Bu soruyu herkes kendisine sorup cevabını bulsun.

“Güven, itinayla dizilmiş inci kolye gibidir; Bir koparsa hepsi bir tarafa dağılır, toplayıp tekrar dizmeye kalksak ta eskisi gibi asla muntazam olamaz”.

   Dostlar bu vatan zor kazanıldı. Bu coğrafyada durmak hayatını idame ettirmek bir millet için çok zordur. Zordur çünkü ANADOLU MEDENİYETLER MÜZESİDİR. Ya canlı kalacaksın. Ya da Müzelerde yaşayacaksın. Zoru başarmak keyiflidir. Zor kolay kazanılmaz. Çünkü zordur, zoru başarmak keyiflidir.1. Dünya harbini kazandık. Demek ki TÜRK milleti zoru başarabiliyor.

   Haydi eğitim gönül seferberliğine. Kaliteli birey, kaliteli toplum, kaliteli devlet, kaliteli dünya. Bunu biz TÜRKLER başaracağız. Günümüzün bir saatini sorulara ve bulacağımız cevaplara ayırırsak kendimizi kurtardığımız gibi vatanımızı, vatandaşlarımızı, geleceğimizi de kurtaracağız. Bu söylediklerimin benden daha çok herkesin kendisine faydası dokunacaktır kanaatindeyim. Yol yakınken çareyi bulalım ve uygulayalım dostlar.

   “Asıl önemli olan ve memleketi temelinden yıkan ve halkını esir eden, içerideki cephenin suskunluğudur”. Mustafa Kemal

EMİR ŞENOL