Cumhurbaşkanı Erdoğan, kademeli normalleşmenin ele alındığı Kabine toplantısı sonrası açıklama yaptı. Erdoğan, "Hafta sonu sokağa çıkma kısıtlaması düşük ve orta riskli illerde kalkarken, yüksek ve çok yüksek illerde Pazar günü olarak sürecek" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kabine toplantısının ardından önemli açıklamalarda bulundu.

Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları;

"Dün, siyasi tarihimizin en karanlık dönemlerinden birinin sembolü olan 28 Şubat'ın yıldönümünü geride bıraktık. 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül gibi milletin iradesini hedef alan bir darbe girişimidir. Sandıkla iktidara gelmiş hükümet, bir kısım medyanın, sermayenin içinde yer aldığı kirli senaryolarla istifaya zorlanmıştır. Sermayenin renklere bölünmesi, esnafından holdingine bu ülke için üreten şirketlerin ötekileştirmesi ekonomimizde derin yaralar açmıştır. Milletimizin milyarlarca parası bankalar vasıtasıyla dolandırılmıştır. Anayasal suç işleyenlerle ilgili hiçbir işlem yapılmamıştır. Binlerce on binlerce insanımız sırf inançlarından, fikirlerinden dolayı hukuksuzluğa maruz kalmıştır. Hemen her alanda toplumumuz ağır bir kuşatmayla karşı karşıya kalmıştır. Dereceyle çıktığı sahneden ağzı kapatılarak susturulan genç kızlar, kimliğindeki fotoğraf nedeniyle kanser tedavisi göremeyen nineler, 28 Şubat'ta garabet görenlerden birkaçıdır.

"MİLLETİMİZ 28 ŞUBAT ZİHNİYETİNİ SANDIĞA GÖMDÜ"

Ne milletimiz, ne de üniversite kapılarında gözyaşı döken evlatlarımız, bu kirli zihniyetin yaptıklarını asla affetmeyecektir. Attıkları manşetlerle, köşelerinde yazdıkları iğrenç yazılarla darbe şakşakçılığı yapanlar, alınlarındaki o kara lekeyi asla silemeyecektir. Milletimiz o derin ferasetiyle daha 5. yılını doldurmadan, 28 Şubat zihniyetini sandığa gömmüştür. 15 Temmuz gecesi yaşananlar ise milletimizi istiklal ve istikbalini koruma kararlılığı yazılan destan ile göstermiştir. Gerektiğinde canı pahasına iradesine sahip çıkmayı gösteren milletimiz, bir daha müsaade etmeyecektir. Türkiye'nin bir daha böyle acılar yaşamaması için elimizden geleni yaptık ve bir sonraki nesle inşallah aktaracağız.

İNSAN HAKLARI EYLEM PLANI

İşte gazeteci cinayetlerinin en çok işlendiği ülkeler İşte gazeteci cinayetlerinin en çok işlendiği ülkeler

Milletimizle sırt sırta vererek, meydanı eski karanlık Türkiye'ye günlerine döndürmek isteyenlere bırakmayacağımızı gösterdik. Türkiye'de milli iradeyi yeniden egemen kıldık. Cumhur İttifakı çatısı altında hayata geçirdiğimiz Cumhurbaşkanlığı sistemiyle tarihimizin en büyük reformunu ülkemize kazandırdık. Bu kazanımları daha güçlü, daha büyük atılımla perçinlemek için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Attığımız her adımda olduğunda olduğu gibi İnsan Hakları Eylem Planı'nda darbe döneminin açtığı sıkıntıları gördük. Yeni ve sivil anayasa teklifini tüm platformlarla tartışmaya açarak yola çıkıyoruz. 10 yıldır ülkemizin gündemine getirdik. Maalesef sivil bir anayasaya kavuşamadık. İnşallah bu sefer başaracağız. Korkularla, önyargılarla hareket edersek ne tarih ne de milletimiz bizi affeder. Gelin ülkemizi darbe anayasalarına mahkumiyet utancından kurtaralım. Gelin cumhuriyetimizin 100. yılını sivil bir anayasa ile karşılayalım. Cumhur İttifakı olarak, Yeni ve Sivil Anayasa'yı tamamlayarak milletimize sunmakta kararlıyız.

EKONOMİ

Tarih böyle bir büyük daralma, milyonlarca kişinin işsiz kalmasına ve ülkeler arasındaki gelişmişlik farklılıklarının artmasına neden oldu. Bugün hala aşıya ulaşamayan 100'ün üstünde ülke bulunuyor. Türkiye, böyle bir süreci başarılı yürüttü ve yürütmeye devam ediyor. 2020 büyüme oranı izlediğimiz büyüme politikalarının somut örneğidir. Hindistan %8, Japonya %4.8 oranında Amerika %3,5 oranında küçüldü. İhracatımız, yüzde 9.6 artışla 16 milyarı aşmıştır. Gelişmeler ihracattaki artışın önümüzdeki aylarda da süreceğine işaret ediyor. Elbette ki biz bununla yetinmiyoruz. Bizim için önemli olan ekonomik büyümenin tüm kesimlere ulaşması ve büyüme ile birlikte istihdamın kalıcı olmasıdır. Hedefimiz her bir vatandaşımıza dokunacak, sağlık ve istikrarlı büyümenin orta ve uzun vadede sürmesidir. Bu hedefe giden yol fiyat istikrarından geçiyor. Burada da karşımıza verimlilik artışı ihtiyacı ortaya çıkıyor. Bir ekonominin yapısal gücü ne kadar yüksekse şoklara karşı direnci de o kadar artar. Bu tip küresel dalgalanmalar ne ilktir ne de son olacaktır. Bizim için önemli olan bu tip risklere karşı sağlam, ekonomik işleyişi tesis etmektir.

"TÜRKİYE SALGIN SONRASI DÜNYANIN YÜKSELEN YILDIZI OLACAK"

İstikrarının sağlanmasına üretken kapasitenin geliştirilmesine bunu niçin çok önem veriyoruz. Biraz önce ifade ettiğimiz İnsan hakları eylem planıyla ekonomi alanında hayata geçireceğimiz reformun hazırlıklarını sürdürdük. Çözüm odaklı bir yaklaşımla üzerine gideceğimiz alanları öncelikli hale getirdik. Biliyorsunuz her zaman söylüyorum, biz kısa mesafe koşucusu değil, maraton koşucusuyuz. Farkımız bu. Bu anlayışla hazırladığımız ve önümüzdeki hafta açıklayacağımız reformları, kararlılıkla açıklayacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın. Türkiye, inşallah salgın sonrası dönemin dünyada yükselen yıldızı olacaktır. Atacağımız adımlarla riskleri en az indirecek, karşımıza çıkan fırsatları en iyi şekilde değerlendireceğiz. Mali disiplin her dönemde olduğu gibi bugün bizim olmazsa olmazımızdır. Bütçe açığı ve borç stokunda Türkiye çoğu ülkeye göre oldukça iyi durumdadır. İşte Türkiye bu. Mali disiplin tam olarak bu demektir. Sermaye piyasalarının güçlendirilmesi hususunda yeni politikaları hayata geçiriyoruz. Kamudaki kurumsal yapıyı güçlendirerek reformlarımızın kalıcılığını öyle ya da böyle sağlayacağız.

AVRUPA'DA IRKÇILIK

Koronavirüs salgını sağlık krizi olmanın ötesinde batıda sosyal hastalıkların artmasına sebep oluyor. Hemen her gün AB'deki vatandaşlarımızı hedef alan ırkçı saldırıların haberini alıyoruz. Her ne kadar Avrupalı yöneticiler yüzleşmekten kaçsa da istatistikler tehdidi göstermektedir. Sadece 2020 yılında Almanya'da 40'ü bizim insanlarımız olmak üzere toplam 900 saldırı görülmüştür. Avrupa'da camilere 121 eylem yapılmıştır. Rapor edilmeyen saldırıların en az 4-5 katı olduğunu tahmin ediyoruz. Rapor edilen saldırılarda, suçluların peşine düşmektense saldırıya uğrayanı hedef alıyorlar. Fransız İçişleri Bakanı'nın ırkçı partiliyle, "Kim daha çok İslam düşmanı savaşına" girmesi, insanlık ve Avrupa değerleri adına utanç vericidir. Batılı kurumların İslam düşmanlığı karşısında 3 maymunu oynaması endişelerimizi daha da arttırıyor. Böylece bu suçlar önemsizleştirilerek ırkçılığın önü açılıyor. Sırf kimliklerinden dolayı 8'i Türk 10 kişiyi katleden bu ırkçı örgütler, maalesef hak ettikleri cezayı almamıştır. Avrupalı devletler, bu tehdidi önemsizleştirmeye çalışsa da Türkiye olarak daha aktif rol oynamaya kararlıyız. İnşallah, Avrupa'daki hiçbir vatandaşımızı ırkçılar karşısında yalnız bırakmadık, bırakmayacağız.