Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, Türkiye’nin Kırım ile ilgili düşüncelerini zaman içinde değiştirmeye ikna etmeyi umduklarını ifade etti. Ayrıca Peskov, Türkiye ile ilişkilerinde bir soğukluk olmadığını tam tersine gelişmekte olduğunu belirtti.

Kremlin Sözcüsü Peskov, bugün basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodımır Zelenskıy’ın çarşamba günü yaptığı görüşmeye ilişkin bir soru üzerine Peskov, “Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Cumhurbaşkanı Zelenskıy’in görüşmelerine gelirsek, bu iki ülkenin ikili ilişkileriyle ilintili. Kırım hususundaki açıklamalarıysa, hala ciddi görüş ayrılıklarımızın bulunduğu meseleler kategorisinde yer alıyor” diye konuştu.

PESKOV: UKRAYNA İLE ANLAŞAMAYIZ

Ayrıca Peskov, görüş ayrılıkları nedeniyle Ukrayna ile anlaşamayacaklarını belirterek, “Söz konusu görüş ayrılıklarını Ukrayna tarafı ile aşabileceğimizi sanmıyoruz, fakat Türk partnerlerimizi Kırım ile ilişkili mevcut pozisyonlarının doğru olmadığı, hatta tamamen yanlış olduğu konusunda ikna edebilmeyi umuyoruz.” ifadelerini kullandı.

G7’den İran açıklaması G7’den İran açıklaması

“TÜRKİYE İLİŞKİLERİMİZ GELİŞİYOR”

Kremlin Sözcüsü Peskov, son haftalarda Türkiye ile ilişkilerinde bir soğukluk olup olmadığına ilişkin sorusu üzerine, Türkiye ile ilişkilerinin gelişmekte olduğunu belirtti. Türkiye’ye düzenlenen uçuşların askıya alınmasının, ülkelerin ikili ilişkileri ile alakalı bir durum olmadığını belirten Peskov, “Türk partnerlerimiz tabii ki vatandaşlarımız için endişeleniyor olmamıza anlayışla yaklaştı. Partnerlik dediğiniz tam olarak böyle bir şey” vurgusunu yaptı.

RUS İŞGALİNDEKİ KIRIM’DA 7 YILDIR BASKI VE ZULÜM DEVAM EDİYOR

İşgalci Rus askerleri Kırım’a ilk olarak, 20 Şubat 2014 tarihinde girdi. Altı yıl önce bugün, sabahın erken saatlerinde plakaları sökülmüş askeri araçlar ve rütbe işaretleri taşımayan silahlı milisler Kırım’ın stratejik noktalarını ve hükûmet binalarını ele geçirmeye başladı.

Rus propaganda medyalarında “Kırım Özsavunması” oldukları iddia edilen, kamuflaj giymelerinden hareketle “kibar yeşil adamlar” olarak da adlandırılan Rus askerleri ve onların yanında gezen işbirlikçi milisler, yarımadanın kontrolünü yasa dışı olarak ele geçirdi. Rus propaganda mekanizmasınca işgal, sözde “bağlanma” adı altında legalleştirilmeye çalışılsa da dünya kamuoyu bu adımı asla tanımadı.

16 Mart 2014 tarihinde kamuflajlı Rus askerlerinin silahlarının gölgesi altında göstermelik bir referandum düzenlendi. Sözde referandum daha yapılmazken Ukrayna, oy kullanımını yasa dışı ve Anayasaya aykırı olarak kabul etti. 15 Mart 2014 tarihinde Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi, sözde referandumu “geçersiz” olarak ilan edilmesini öngören kararı inceledi. Ancak karar, Rusya tarafından bloke edildi. Venedik Komisyonu, Avrupa Birliği ve ABD, yasa dışı yapılan sözde referanduma karşı çıktı, Kırım Tatarları boykot etti.

İşgalciler, sözde referanduma katılım oranının yüzde 84,17 olduğunu ileri sürerken, seçmenlerin yüzde 96,57’sinin “Kırım’ın Rusya’ya bağlanması için” oy kullandığın, yüzde 2,66’sının ise yarımadanın Ukrayna’ya bağlı özerklik statüsü için oy verdiği iddia edildi.

Kırım Tatar halkının milli lideri Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu, kendi kaynaklarına atıfla, sözde referanduma gerçek katılım oranının yüzde 30-50 civarında olduğunu, Kırım Tatarlarının yüzde 99’unun oy kullanmadığını bildirmişti.

Ardından, 18 Mart 2014 tarihinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Kırım sözde Parlamentosu Başkanı Vladimir Konstantinov, dönemin sözde Kırım Başbakanı Sergey Aksyonov ve sözde Sivastopol Belediye Başkanı Aleksey Çalıy, Kırım ve Sivastopol’ün iki ayrı birim olarak “Rusya’ya bağlanmasına” ilişkin anlaşma imzaladılar.

Rus işgaliyle adeta “açık hava cezaevi”ne dönüşen Kırım yarımadası, bir yandan silahlandırma hamleleriyle dünyayı tehdit eden askeri bir üs haline getirildi. Diğer yandan da işgale direnen Kırımlılar baskı mekanizmasının sürekli hedefi haline geldi. Yarımadada 2014’ten beri Rus işgalini onaylamadıklarını ifade eden ve tutumlarıyla belirten Kırım Tatarları başta olmak üzere Ukrayna’ya bağlı kalmak isteyenler, kaçırılmalarla, düzmece davalarla, keyfi baskın ve sorgularla korkutulmaya çalışılıyor.